SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FİTNE VE KIYAMET ALAMETLERİ BAHSİ

<< 2942 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

119 - (2942) حدثنا عبدالوارث بن عبدالصمد بن عبدالوارث، وحجاج بن الشاعر. كلاهما عن عبدالصمد (واللفظ لعبدالوارث بن عبدالصمد). حدثنا أبي عن جدي، عن الحسين بن ذكوان. حدثنا ابن بريدة. حدثني عامر بن شراحيل الشعبي، شعب همدان؛

 أنه سأل فاطمة بنت قيس، أخت الضحاك بن قيس. وكانت من المهاجرات الأول. فقال: حدثيني حديثا سمعتيه من رسول الله صلى الله عليه وسلم. لا تسنديه إلى أحد غيره. فقالت: لئن شئت لأفعلن. فقال لها: أجل. حدثيني. فقالت: نكحت ابن المغيرة. وهو من خيار شباب قريش يومئذ. فأصيب في أول الجهاد مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. فلما تأيمت خطبني عبدالرحمن بن عوف، في نفر من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم. وخطبني رسول الله صلى الله عليه وسلم على مولاه أسامة بن زيد. وكنت قد حدثت؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال "من أحبني فليحب أسامة" فلما كلمني رسول الله صلى الله عليه وسلم قلت: أمري بيدك. فأنكحني من شئت. فقال "انتقلي إلى أم شريك" وأم شريك امرأة غنية، من الأنصار. عظيمة النفقة في سبيل الله. ينزل عليها الضيفان. فقلت: سأفعل. فقال "لا تفعلي. إن أم شريك امرأة كثيرة الضيفان. فإني أكره أن يسقط عنك خمارك، أو ينكشف الثوب عن ساقيك، فيرى القوم منك بعض ما تكرهين. ولكن انتقلي إلى ابن عمك، عبدالله بن عمرو بن أم مكتوم" (وهو رجل من بني فهر، فهر قريش وهو من البطن الذي هي منه) فانتقلت إليه. فلما انقضت عدتي سمعت نداء المنادي، منادي رسول الله صلى الله عليه وسلم ينادي: الصلاة جامعة. فخرجت إلى المسجد. فصليت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. فكنت في صف النساء التي تلي ظهور القوم. فلما قضى رسول الله صلى الله عليه وسلم صلاته، جلس على المنبر وهو يضحك. فقال "ليلزم كل إنسان مصلاه". ثم قال "أتدرون لما جمعتكم؟" قالوا: الله ورسوله أعلم. قال "إني، والله! ما جمعتكم لرغبة ولا لرهبة. ولكن جمعتكم، لأن تميما الداري، كان رجلا نصرانيا، فجاء فبايع وأسلم. وحدثني حديثا وافق الذي كنت أحدثكم عن مسيح الدجال. حدثني؛ أنه ركب في سفينة بحرية، مع ثلاثين رجلا من لخم وجذام. فلعب بهم الموج شهرا في البحر. ثم أرفؤا إلى جزيرة في البحر حتى مغرب الشمس. فجلسوا في أقرب السفينة. فدخلوا الجزيرة. فلقيتهم دابة أهلب كثير الشعر. لا يدرون ما قبله من دبره. من كثرة الشعر. فقالوا: ويلك! ما أنت؟ فقالت: أنا الجساسة. قالوا: وما الجساسة؟ قالت: أيها القوم! انطلقوا إلى هذا الرجل في الدير. فإنه إلى خبركم بالأشواق. قال: لما سمت لنا رجلا فرقنا منها أن تكون شيطانة. قال فانطلقنا سراعا. حتى دخلنا الدير. فإذا فيه أعظم إنسان رأيناه قط خلقا. وأشده وثاقا. مجموعة يداه إلى عنقه، ما بين ركبتيه إلى كعبيه، بالحديد. قلنا: ويلك! ما أنت؟ قال: قد قدرتم على خبري. فأخبروني ما أنتم؟ قالوا: نحن أناس من العرب. ركبنا في سفينة بحرية. فصادفنا البحر حين اغتلم. فلعب بنا الموج شهرا. ثم أرفأنا إلى جزيرتك هذه. فجلسنا في أقربها. فدخلنا الجزيرة. فلقيتنا دابة أهلب كثير الشعر. لا يدري ما قبله من دبره من كثرة الشعر. فقلنا: ويلك! ما أنت؟ فقالت: أنا الجساسة. قلنا وما الجساسة؟ قالت: اعمدوا إلى هذا الرجل في الدير. فإنه إلى خبركم بالأشواق. فأقبلنا إليك سراعا. وفزعنا منها. ولم نأمن أن تكون شيطانة. فقال: أخبروني عن نخل بيسان. قلنا: عن أي شأنها تستخبر؟ قال: أسألكم عن نخلها، هل يثمر؟ قلنا له: نعم. قال: أما إنه يوشك أن لا تثمر. قال: أخبروني عن بحيرة الطبرية. قلنا: عن أي شأنها تستخبر؟ قال: هل فيها ماء؟ قالوا: هي كثيرة الماء. قال: أما إن ماءها يوشك أن يذهب. قال: أخبروني عن عين زغر. قالوا: عن أي شأنها تستخبر؟ قال: هل في العين ماء؟ وهل يزرع أهلها بماء العين؟ قلنا له: نعم. هي كثيرة الماء، وأهلها يزرعون من مائها. قال: أخبروني عن نبي الأميين ما فعل؟ قالوا: قد خرج من مكة ونزل يثرب. قال: أقاتله العرب؟ قلنا: نعم. قال: كيف صنع بهم؟ فأخبرناه أنه قد ظهر على من يليه من العرب وأطاعوه. قال لهم: قد كان ذلك؟ قلنا: نعم. قال: أما إن ذلك خير لهم أن يطيعوه. وإني مخبركم عني. إني أنا المسيح. وإني أوشك أن يؤذن لي في الخروج. فأخرج فأسير في الأرض فلا أدع قرية إلا هبطتها في أربعين ليلة. غير مكة وطيبة. فهما محرمتان علي. كلتاهما. كلما أردت أن أدخل واحدة، أو واحدا منهما، استقبلني ملك بيده السيف صلتا. يصدني عنها. وإن على كل نقب منها ملائكة يحرسونها. قالت: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم، وطعن بمخصرته في المنبر "هذه طيبة. هذه طيبة. هذه طيبة" يعني المدينة "ألا هل كنت حدثتكم ذلك؟" فقال الناس: نعم. "فإنه أعجبني حديث تميم أنه وافق الذي كنت أحدثكم عنه وعن المدينة ومكة. ألا إنه في بحر الشام أو بحر اليمن. لا بل من قبل المشرق، ما هو. من قبل المشرق، ما هو. من قبل المشرق، ما هو" وأومأ بيده إلى المشرق. قالت: فحفظت هذا من رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

{119}

Bize Abdû'l-Vâris b. Abdîssamed b. Abdil-Vâris ile Haccac b. Şâir ikisi birden Abdüssamed'den rivayet ettiler. Lâfız Abdû'I-Varis b. Abdis-Samed'indir. (Dediki): Bize babanı, dedemden, o da Hüseyin b. Zekvân'dan naklen rivayet etti. (Demişki): Bize ibni Büreyde rivayet etti. (Dediki): Bana Hemdan Sâbın'dan Amir b. Şerâhil Eş-Şâ'bi rivayet etti ki, kendisi Dahhâk b. Kays'ın kız kardeşi Fâtıme binti Kays'e sormuş. Bu kadın ilk muhacirlerdenmiş. Demişki:

 

Bana Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem)'den işittiğin, ondan başka hiç bir kimseye isnad etmediğin bir hadîs söyle! Fâtıme :

 

  Sen istersen ben bunu yaparım! demiş. Âmir ona :

 

  Evet! Bana rivayette bulun! demiş. Bunun üzerine Fâtıme şunu söylemiş :

 

  Ben İbni Muğîra'ya nikâh oldum. O gün kendisi Kureyş gençlerinin en iyilerindendi. Derken Resulullah (Sallallahu Aleyhi: ve Sellem)'le birlikte bulunduğu ilk cihadda yaralandı. Ben dul kalınca, beni Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabından birkaç kişi içinde Abdurrahman b. Avf istedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de beni azatlısı Üsâme b. Zeyd'e istedi. Bana rivayet olunmuştu ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Beni kim severse Usâme'yi sevsin!» buyurmuşlar.Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benimle konuşunca:

 

  Emrim senin elindedir. Beni dilediğine nikâh et! dedim. Bunun üzerine :

 

«Ummü Şerîk'e taşın!» buyurdu. Ümmü Şerîk Ensar'dan zengin, Allah yolunda nafakası çok bir kadındı. Ona misafirler gelirdi.

 

  Yaparım! dedim. (Bu sefer) :

 

«Yapma, çünkü Ummü Şerîk misafiri çok bir kadındır. Ben senin baş örtünün düşmesini yahut baldırlarından elbisen açılıp hoşlanmadığın bazı yerlerini cemaatın görmesini hoş karşılamam. Lâkın sen amcanoğlu Abdullah b. Amr b. Ummü Mektum'e taşın!» buyurdu. (Bu zat Kureyş'in fihri, Benî Fihr'den bir adamdı. Kendisi Fâtıme'nin kabilesinden idi.) Ona taşındım. İddetim geçince dellâlın (yâni) Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dellâlinin sesini işittim.

 

  Haydin toplayıcı olduğu halde namaza! diye sesleniyordu. Hemen mescide çıktım ve Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte namazı kıldım. Cemaatın arkalarına gelen kadın safındaydım. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazı bitirince gülerek minberin üzerine oturdu ve:

 

«Herkes namaz kıldığı yerde kalsın!» buyurdu. Sonra: «Biliyormusunuz sizi niçin topladım?» dedi. Ashab:

 

  Allah ve Resulü bilir, dediler. Buyurdu ki:

 

«Ben vallahi sîzi bir istek veya korkudan dolayı toplamadım. Lâkin şunun için topladım ki, Temimi Dârî hıristiyan bir adamdı. Sonra gelerek bey'at etti ve müslüman oldu. Bana bir söz rivayet etti ki, Mesih-i Deccal için size anlattıklarıma uygun düştü. Bana anlattığına göre kendisi Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi ile birlikte bir deniz gemisine binmiş de dalga onlarla denizde bir ay oynamış. Sonra tâ güneşin battığı yerde denizde bir adaya yanaşmışlar ve geminin kayıklarına binerek adaya girmişler. Derken karşılarına çok saçlı, kıllı bir hayvan çıkmış. Kılın çokluğundan önünü ardından ayıramamışîar ve :

 

  Vah sana, sen kimsin? demişler. Hayvan :

 

  Ben cessâseyim! cevabını vermiş. Oradakiler:

 

  Cessâse nedir? diye sormuşlar. O :

 

  Ey cemaat! Manastırdaki şu adama gidin, çünkü o sizin haberinize müştakdır, demiş. Temîm dedi ki : Cessâse bize bir adam ismi verince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk ve hemen sür'atle gittik, manastıra girdik. Bir de ne görelim, orada hilkat itibariyle gördüklerimizin en büyüğü ve en şiddetli şekilde bağlanmış bir insan. Elleri boynuna, İki dizinin arası topuklarına demirle bağlanmış!

 

  Vah sana, sen kimsin? dedik.

 

  Siz benim haberimi almışsınızdır. İmdi bana haber verin, siz kimsiniz? dedi. Oradakiler :

 

  Biz Arablardan bir takım insanlarız. Bir deniz gemisine bindik de denize coştuğu anda rastladık. Dalga bizimle bir ay oynadı. Sonra senin şu adana yanaştık ve geminin kayıklarına binerek adaya girdik. Derken karşımıza kıllı, çok saçlı bir hayvan çıktı. Saçın çokluğundan önü arkasından farkedilemiyordu.

 

— Vah sana, sen kimsin? dedik. Ben cessâseyim, cevâbını verdi. Cessâse nedir? diye sorduk. Manastırdaki şu adama gidin, çünkü o sizin haberinize müştaktır, dedi. Biz de koşarak sana geldik. Ondan korktuk. Bir şeytan olmayacağından emin değildik, dedik. Bunun üzerine (o adam) :

 

  Bana Beysan hurmalığından haber verin! dedi.

 

  Onun nesinden haber almak istiyorsun? dedik.

 

  Size onun hurmasını soruyorum. Yemiş veriyor mu? dedi. Kendisine:

 

  Evet! cevâbını verdik.

 

  Dikkat edin ki, onun yemiş vermemesi yakındır. Bana Taberiye gölünden haber verîn! dedi.

 

  Onun nesinden haber almak istiyorsun? dedik.

 

  İçinde su var mı? dedi. Oradakiler :

 

  Onun suyu çoktur! dediler.

 

  Dikkat edin, gerçekten onun suyu çekilmek üzeredir. Bana Zügar pınarından haber verin! dedi. Oradakiler :

 

  Onun nesinden haber almak istiyorsun? dediler.

 

  Pınarda su var mı? Sahipleri pınarın suyuyla ekin yetiştiriyorlar mı? dedi. Kendisine :

 

  Evet, onun suyu çoktur. Sahipleri de suyundan ekin yetiştirirler! cevâbını verdik.

 

  Bana Ummîlerin Nebisinden habor verin, ne yaptı? dedi. Oradakiler :

 

  Mekke'den çıktı, Yesrib'e yerleşti, dediler.

 

  Arablar onunla harbettiler mi? diye sordu. Biz :

 

  Evet! cevâbını verdik.

 

  Onlarla ne yaptı? dîye sordu. Kendisine onun peşinden gelen Arablara galip geldiğini ve Arablarm ona İtaat ettiğini haber verdik.

 

  Bu oldu mu? dedi,

 

  Evet! cevâbını verdik,

 

  Dikkat edîn ki, bu halleri ona itaat etmiş olmalarından daha hayırlıdır. Ben size kendimi haber vereyim. Ben gerçekten Mesih'im ve bana çıkış için izin verilmesi yakındır. Çıkıp yeryüzünde sefer edeceğim. Mekke ile Taybe'den başka kırk gecede İnmediğim belde bırakmıyacağım. Bunların ise ikisi de bana haram kilınmıştır. Her ne zaman bunlardan bîrine girmek istersem, elinde çekilmiş bîr kılıç olduğu halde bîr melek karşıma çıkacak, beni ondan men edecektir. O yerin her yolunun üzerinde orasını koruyacak meleltler vardır, dedi.»

 

Fâtıme demîş ki: Resıilullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) asâsıyla minbere dokunarak :

 

«İşte Taybe budur! İşte Taybe budur! İşte Taybe budur!» buyurdu. Medine'yi kastediyordu, (Ve sözüne devamla)

 

«Dikkat edin, bunu size söylemiş miydim?» dedi. Cemaat:

 

— Evet! cevâbını verdiler.

 

«Gerçekten Temîm'in sözü, bu sözün Deccal ve Medine ile Mekke hakkında söylediklerime uyması hoşuma gitti. Dikkat edin ki, o Şam denizinde yahut Yemen denizindedir. Hayır! Doğu tarafından. Evet! O, doğu tarafından! Evet! O, doğu tarafından zuhur edecektir.» buyurdu. Ve eliyle doğu tarafına işaret etti. Fâtıme: Ben de bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellemj'den belledim, demiş.

 

 

120 - (2942) حدثنا يحيى بن حبيب الحارثي. حدثنا خالد بن الحارث الهجيمي، أبو عثمان. حدثنا قرة. حدثنا سيار، أبو الحكم. حدثنا الشعبي قال: دخلنا على فاطمة بنت قيس فأتحفتنا برطب يقال له رطب ابن طاب. وأسقتنا سويق سلت. فسألتها عن المطلقة ثلاثا أين تعتد؟ قالت: طلقني بعلي ثلاثا. فأذن لي النبي صلى الله عليه وسلم أن أعتد في أهلي. قالت فنودي في الناس: إن الصلاة جامعة. قالت فانطلقت فيمن انطلق من الناس. قالت فكنت في الصف المقدم من النساء. وهو يلي المؤخر من الرجال. قالت فسمعت النبي صلى الله عليه وسلم، وهو على المنبر يخطب فقال "إن بني عم لتميم الداري ركبوا في البحر". وساق الحديث. وزاد فيه: قالت: فكأنما أنظر إلى النبي صلى الله عليه وسلم، وأهوى بمخصرته إلى الأرض، وقال "هذه طيبة" يعني المدينة.

 

{120}

Bize Yahya b. Habîb El-Hârisî rivayet etti. (Dediki): Bize Hâüd b. Haris El-Hüceymî Ebû Osman rivayet etti. (Dediki): Bize Kurra rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû'I-Hakem Seyyar rivayet etti. (Dediki): Bize Şa'bî rivayet etti. (Dediki): Fâtıme binti Kays'ın yanına girdiğimizde bize İbni Tâb hurması denilen hurma ikram etti. Bize çavdar bulamacı takdim etti. Ben kendisine üç talâkla boşanan kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum.

 

— Beni kocam üç talâkla boşadı da, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ailem nezdinde iddet beklememe izin verdi. Derken toplayıcı olduğu halde namaza diye cemâati arasında nida olundu. Camiye giden insanlar arasında ben de gittim. Kadınların ön safında idim. Bu saf erkek­lerin son safının arkasından gelir. Müteakiben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minber üzerinde hutbe okurken dinledim. Şöyle buyurdular: «Gerçeklen Temîm-i Dâri'nin bazı amcası oğulları gemiye binmişler...»

 

Ve râvi hadîsi nakletmiştir. O bu hadîste şunu da ziyade eylemiştir :

 

«Fâtıme dedi ki: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i asasıyle yere eğilirken ve Medine'yi kastederek : İşte Taybe budur, derken görür gibiyim.».

 

 

121 - (2942) وحدثنا الحسن بن علي الحلواني وأحمد بن عثمان النوفلي. قالا: حدثنا وهب بن جرير. حدثنا أبي. قال: سمعت غيلان بن جرير يحدث عن الشعبي، عن فاطمة بنت قيس، قالت: قدم على رسول الله صلى الله عليه وسلم تميم الداري. فأخبر رسول الله صلى الله عليه وسلم؛ أنه ركب البحر. فتاهت به سفينته. فسقط إلى جزيرة. فخرج إليها يلتمس الماء. فلقي إنسانا يجر شعره. واقتص الحديث. وقال فيه: ثم قال: أما إنه لو قد أذن لي في الخروج، قد وطئت البلاد كلها، غير طيبة. فأخرجه رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى الناس فحدثهم قال "هذه طيبة. وذاك الدجال".

 

{121}

Bize Hasan b. Ali El-Hulvânî ile Ahmed b. Osman En-Nevfelî de rivayet ettiler, (Dedilerki): Bize Vehb b. Cerir rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Ben Gaylan b. Cerir'i, Şa'bi'den, o da Fâtıme binti Kays'den naklen rivayet ederken dinledim. Fâtıme şöyle demiş: Temimi Dârî, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek haber verdi ki: Kendisinin gemiye binmiş. Ve gemisi yolunu şaşırtarak bir adaya düşmüş. Sonra adaya çıkarak su aramış. Derken saçını sürükleyen bir insana rastlamış...

 

Ve râvi hadîsi hikâye etmiştir. Bu hadîsde o şunu da söylemiştir : «Sonra dedi ki : Dikkat edin, bana çıkış için izin verilse Taybe'den başka bütün beldelere ayak basardım. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu halka çıkardı ve kendilerine anlattı. İşte Taybe bu, Deccal de odur, buyurdular.»

 

 

122 - (2942) حدثني أبو بكر بن إسحاق. حدثنا يحيى بن بكير. حدثنا المغيرة (يعني الحزامي) عن أبي الزناد، عن الشعبي، عن فاطمة بنت قيس؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قعد على المنبر فقال "أيها الناس! حدثني تميم الداري؛ أن أناسا من قومه كانوا في البحر. في سفينة لهم. فانكسرت بهم. فركب بعضهم على لوح من ألواح السفينة. فخرجوا إلى جزيرة في البحر" وساق الحديث.

 

{122}

Bana Ebû Bekr b. İshak rivayet etti. (Dediki): Bize Yahyâ b. Bukeyr rivayet etti. (Dediki): Bize Muğîra (yâni; El-Hızâmî) Ebû'z-Zinad'dan, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivayet etti ki,

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) minber üzerine oturarak şöyle buyurmuşlar:

 

«Ey insanlar! Bana Temîmi Dârî anlattı ki, kendi kavminden bir takım kimseler denizde bîr gemilerinin içinde imişler. Derken gemi kırılmış yolculardan bazıları geminin tahtalarından bir tahta üzerine binerek denizde bir adaya çıkmışlar...»

 

Ve râvi hadîsi nakletmiştir.

 

İZAH 2943 TE

 

Cessase: Haber toplayan demektir- Nevevi'nin dediğine göre bu yaratık Deccal'e haber topladığı için bu adı almıştır.